Telefon: 02125785858

Faaliyet Detay

Dava Açmadan Önce Neleri Bilmem Gerekir?

Dava Açmadan Önce Neleri Bilmem Gerekir?

Miras Nedir?

Mirasta mal paylaşımı ve mirasçılık nedir sorularının yanıtlarından önce ilk olarak bu konudaki temel kavramların bilinmesi büyük önem taşır.

Mirasın TDK’ da sözlük anlamı; Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktıkları ya da birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, tereke olarak belirtilmiştir. Hukuksal açıdan miras kısaca; Vefat halinde, vefat eden kişinin kanunen tanınan yasal mirasçılarına geçen ( aktarılan ) hukuki işlemlerinin tümü olarak ifade edebilir

Miras Hukuku Nedir?

Miras hukuku insanların ölümü üzerine, ölen kişiye ait olan varlıkları yasa mirasçı ve diğer mirasçı arasında nasıl ve ne kadar miktarda paylaşılacağı, borçların hangi şekilde ve nasıl ödeneceği gibi durumları inceleyen özel bir hukuk dalı olarak bilinir. Yasal mirasçı olan kişiler arasında; koca ya da karı, anne, baba, çocuk, torun, kardeş, büyükbaba ya da büyükanne , en sonra mirasçı ise devletin mirasçılığı yer alır.

Miras Payları Ve Hakları

Miras Paylaşımının doğru ve hakkaniyetli bir şekilde yapılabilmesi için öncelikle mirasçıların miras payları ve miras hakları belirlenmelidir.

Miras Payları Medeni Kanunun 495, 496, 497, 498, 499, 500 ve 501. maddelerinde gösterilen yasal mirasçıların paylarına göre ve yasal mirasçıların saklı paylarına göre belirlenmektedir.

Yasal mirasçılar arasında birinci zümreyi miras bırakanın alt soyu yani mirasçının çocukları, ikinci zümreyi miras bırakanın anne ve babası, üçüncü zümreyi miras bırakanın kardeşleri, dördüncü zümreyi miras bırakanın büyükbaba ( dede ) ve büyük anne ( babaanne ve anneanne ) oluşturur.

Evlilik dışı hısımlar baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar. Sağ Kalan eşin mirasçılığı birlikte mirasçı olduğu zümreye göre farklı oranlarda mirasçı olacaktır.

Evlatlığın mirasçılığı ise kan hısımlığı ile aynı hükümlere tabiidir.

Sağ Kalan Eşin Miras Hakkı

Sağ kalan eşin miras hakkı Medeni Kanun 499. Maddesinde düzenlenmiştir.

  • Çocuklarla birlikte mirasçı ise Mirasın %25’i sağa kalan eşe kalacaktır. Bu halde çocuk sayısının az ya da çok olmasına bakılmaksızın kadının miras hakkı yasa koyucu tarafından korunmuş olmaktadır.

  • Anne ve Baba ile Mirasçı ise mirasın %50’si sağ kalan eşe kalacaktır.

  • Büyükanne ve Büyükbaba ve onların alt soyu ile birlikte mirasçı ise Mirasın %75’i sağ kalan eşe kalacaktır.

  • Hiç bir mirasçısı yoksa mirasın tamamı yani %100’ü sağ kalan eşe kalacaktır. Bu halde devletin bir miras hissesi bulunmamaktadır.

Doğmamış Çocuğun ( Ceninin ) Miras Hakkı

Doğmamış Çocuğun Miras Hakkı’nın bulunması için çocuğun öncelikle medeni kanun anlamında kişilik kazanması gerekmektedir.

Medeni Kanunun 28. Maddesinde “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.” Denilmiştir.

Medeni Kanunun 582. Maddesine görecenin, sağ doğmak koşuluyla mirasçı olabilecektir. Ölü doğan bir çocuk mirasçı olamayacağı gibi mirası da doğal olarak üst soyuna geçmeyecektir.

Çocukların Miras Hakkı

Çocukların mirasçılığı Medeni Kanunun 495. Maddesinde düzenlenmiştir. Baba mirası mirasçının çocuklar olması halinde çocuklara kalan mirası nitelendirmektedir.

Bu durumda bahsettiğimiz üzere başka zümrelerde mirasçı olup olmadığına bakılmaksızın bütün miras çocuklara kalacaktır. Bu çocukların ölen kişinin eşi ile anneleri ya da üvey anneleri ile mirasçı olmaları halinde miras payları terekenin %75’i ile sınırlı olacaktır.

Baba ölünce miras paylaşımı ve babadan kalan miras nasıl paylaşılır sorularına doğru bir cevap edinebilmek için tüm tarafların yasal mirasçılık durumları, ölüme bağlı tasarruf yapılıp yapılmadığı, saklı paylara tecavüz edilip edilmediği, muvazaalı satış ve muris muvazaası yapılıp yapılmadığı, kız çocuğuna miras vermemek için hileli yollara başvurulup vurulmadığı gibi tüm hususlar miras avukatı tarafından dikkatlice değerlendirilmelidir.

Şu gözden uzak tutulmamalıdır ki baba sağ iken miras paylaşımı yapılması mümkün olmadığı, gibi miras bırakan sağ iken babasından kalacağı düşünülen mallar için dava açılması mümkün değildir.

Buna rağmen baba’ya düzensiz yaşamı nedeniyle vasi veya yasal danışman atanması söz konusu olabilir.

Anne ve Babanın Miras Hakkı

Mirasçının alt soyundan çocuğu ya da evlatlığının olmaması halinde miras ölen kişinin anne ve babasına kalmaktadır. Bu halde anne ve babanın ölen kişinin eşi ile mirasçı olması halinde miras payları terekenin %50’si ile sınırlı olacaktır.

Kardeşlerin Miras Hakkı

Ölen kişinin altsoyu ve anne ve babasının bulunmaması halinde miras ölen kişinin kardeşlerine de kalabilecektir. Burada kardeşler, anne ve babalarının mirasçıları olarak kardeşlerinin mirasını almaktadırlar. Kardeşlerin anne ve babaları sağ iken miras alabilmeleri mümkün değildir. Anne ya da baba tarafından hiç mirasçı bulunmaması halinde bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır. Kardeşlerin bu şekilde ölen kişinin eşi ile mirasçı olması halinde miras payları terekenin %50’si ile sınırlı olacaktır.

Büyükbaba ve Büyükanne’nin Miras Hakkı

Büyükbaba ve Büyükannenin Miras Hakkı Medeni Kanunun 497. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları büyükanne ve büyükbabalarıdır. Bu kişiler mirası eşit olarak paylaşırlar. Bunların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde bu kişilerin altsoyları bu hisseye halef olurlar. Anne veya baba tarafından olan büyükanne ve büyükbabaların ikisi de altsoyları bulunmaksızın miras bırakandan önce ölmüşlerse bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.

Evlilik Dışı Doğan Çocukların Miras Hakkı

Evlilik Dışı Doğan Çocukların Miras Hakkı eğer soybağı tanıma veya hakim kararı ile kurulmuş ise baba yönünden evlilik için hısımlar gibi mirasçı olurlar. Bu halde miras bırakanın nüfusuna kayıtlı olmayan çocuğu babasının mirasına evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar.

Evlatlığın Miras Hakkı

Evlatlığın Miras Hakkı Medeni Kanunun 500. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre evlatlık ve evlatlığın altsoyu evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Buna karşılık evlatlığın evlatlık geldiği ailedeki mirasçılığı da son bulmayacaktır. Buna karşılık Evlat edinen ve hısımları evlatlığa mirasçı olamazlar.

Miras Paylaşımı Davaları

Miras Davası ve Davaları, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun değişik maddelerine göre açılmaktadır.

Miras Paylaşımı Davaları, miras taksiminin tarafların iradesine göre yapılamaması ve hal ve şarta göre yapılmasının da mümkün olmaması durumunda açılan davalardır.

  • Veraset İlamı ( Mirasçılık Belgesi )

  •  Mirasçılık Belgesi ( Veraset İlamının ) İptali Davası

  • Terekenin Tespiti Davası 

  • Ortaklığın Giderilmesi ( İzale-i Şuyu ) Davası 

  • Vasiyetnamenin İptali Davası 

  • Tenkis Davası 

  • Denkleştirme davası 

  • Mirastan Mal Kaçırma Davaları 

  • Muris Muvazaası Davası 

  • Miras Sebebiyle İstihkak Davası 

  • Çekişmesiz Yargı İşlerinden Doğan Miras Davalar

Mirasçıların Saklı Payları

Mirasçıların saklı payları, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunurken yani vasiyetname yaparken üzerinde tasarrufta bulunamayacağı kısmı ifade eder.

Saklı paylar kanuni mirasçılar için söz konusudur. Buna göre Medeni Kanunun 506. Maddesine göre yasal mirasçıların saklı payları aşağıdaki gibidir.

  • Altsoy için Yasal Miras Payının 1/2‘si

  • Anne ve Babadan Her biri İçin yasal miras payının ¼’ü

  • Sağ Kalan Eşin Saklı Payı altsoy, anne ve baba zümresiyle birlikte mirasçı ise yasal miras payının tamamı (4/4’ü ), diğer hallerde yasal miras payının 3/4’ü


Miras Ortaklığı Nedir?

Murisin vefatı ile birden çok mirasçı kalmış ise bu halde mirasçılar arasında Miras Ortaklığı adı altında adi ortaklık meydana gelir.

Bu ortaklar terekeye elbirliği ile sahip olurlar. Kanun ve varsa eğer sözleşmeden doğan temsil ve yönetim yetkileri saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edebilirler.

Bu halde başka bir mirasçının izin ve onayı olmadan miras hissesinin satılması, bağışlanması gibi tasarruf işlemlerinin yapılması mümkün değildir.

Miras Ortaklığında mirasçılar tek başlarına ya da hep birlikte sulh mahkemesine başvurarak mirasın paylaşılmasına kadar terekeye bir mirasçı atanmasını, terekedeki malların korunmasını, acze düşen bir mirasçının alacaklılarından terekenin korunması için tedbir alınmasını talep edebilirler.

Veraset İlamı | Mirasçılık Belgesi

Mirasçılık Belgesi ( Veraset İlamı ) yasal mirasçıların miras paylarını gösteren belgeye denilmektedir. Bu belge Türk Medeni Kanunun 598. maddesine göre ve Noterlik Kanunun 71/A maddesine göre noterler ve Sulh Mahkemeleri tarafından verilmektedir.

Buna rağmen Mirasçılık belgesi verilmesinin yargılamayı gerektirmesi, nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması veya mirasçılık belgesinin yabancılar tarafından talep edilmesi durumunda, mirasçılık belgesi noterler tarafından verilemez.

Bu halde taraflar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 382. Maddesine göre çekişmesiz yargı işlerinden sayılır ve 383 ve 384. Maddesine göre talepte bulunanın veya ilgililerden birinin ikametgahının bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilamı talep edebilirler.

Alınan veraset ilamının hukuka uygun olmaması halinde tarafların itiraz ve istinaf ( temyiz ) hakları saklıdır.

Veraset ilamı mirasçıların yasal miras payları göz önüne alınarak düzenlenmektedir. Mirastan feragat gibi sözleşmelerin mirasın paylaşılması aşamasında göz önünde bulunduğundan veraset ilamında feragat nedeniyle miras hissesinin iptaline ilişkin bir kayıt konulamaz.

Miras Paylaşımı

Miras Paylaşımı için en uygun yol elbette sulh yolu ile paylaşılmasıdır. Miras Paylaşımı süreçlerini şu şekilde sıralayabiliriz.

  • Veraset İlamının ( Mirasçılık Belgesinin ) Alınması: Noterlikten, mümkün olmaz ise sulh mahkemesi hakimliğinden istenecektir.

  • Veraset İlamının ( Mirasçılık Belgesinin ) İptal Edilmesi : Mirasçılık Belgesinin iptali için  Asliye hukuk mahkemesinde açılacaktır.

  • Terekenin Tespit edilmesi :Terekenin tüm aktif ve pasifi ile tespit edilmesi  hem reddi miras yapılıp yapılmayacağı açısından hem de kime ne kadar ve neyin miras kalacağı açısından önemlidir. Bu nedenlerle miras bırakanın tüm alacak ve borçlarının tespit edilmesi hakkaniyetli ve doğru bir taksim için zorunludur.

  • Rızai taksim :Mirasçıların bir araya gelerek her bir taşınmasın ne şekilde paylaştırılacağına dair aralarında fikir birliğine varmaları ve bu şekilde tapuya giderecek taşınmazların mirasçılara intikalidir.

  • Ortaklığın ( İzalei Şuyu ) Giderilmesi : Mirasçıların mirası rızai taksim ile paylaşamamaları halinde herhangi bir mirasçı ya da mirasçıların tamamı yetkili ve görevli sulh hukuk mahkemesine dava açarak belirli bir mal üzerindeki ortaklığın aynen taksim bu mümkün olmadığı takdirde satış yoluyla ortaklığının giderilmesi için dava açmaları gerekecektir.

  • Tapu İptali ve Tescili Davaları : Murisin ölüme bağlı tasarruflarla terekeye dahil olması gereken bir malı, hileli sözleşmelerle bir başka mirasçıya ya da mirasçı dışında bir üçüncü kişiye devretmesi nedeniyle doğan davalardır.

  • Tazminat Davaları : Tapu iptali davası açılarak tapunun iptal edilecek davacı mirasçılara verilmesinin mümkün olmaması ya da mirasçının tescil yerine tapu iptalini istediği durumlarda açılan davalardır. Bu halde davacı mirasçı lehine miras hissesine uygun olarak bir tazminata hükmedilmektedir.


 

MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ

4721 sayılı Medeni Kanununun 528-530. maddeleri arasında miras sözleşmesinin bir türü olarak düzenlenmiş olan mirastan feragat sözleşmesi, yasada açık biçimde tanımlanmamıştır. Bununla birlikte, feragat sözleşmesi, mirasbırakan ile gelecekteki muhtemel mirasçısı arasında yapılan, ileride doğacak miras hakkına ilişkin beklentiden bir karşılık alınarak veya karşılık alınmadan tamamen veya kısmen vazgeçmeyi bir amaçlayan bir sözleşmedir. Mirastan feragat sözleşmesinin konusunun, beklemece hakkın sahibinin hakkının tamamını kapsayabileceği gibi belirli bir kısmını da kapsaması mümkündür. Bu durumda tam veya kısmi feragatten bahsedilir. Feragatin tam olması halinde, hakkından feragat eden mirasçı, kural olarak mirasçılık sıfatını kaybetmekteyken, kısmi feragatte, feragat edenin mirasçılık sıfatı kural olarak devam eder, yalnızca terekedeki hak sahipliğinin feragat oranında azalması söz konusu olur.

TARAFLARI

Medeni Kanunun 528. maddesine göre “Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.” Bu düzenlemede de ifade edildiği gibi, feragat sözleşmesinin her türlü mirasçı ile yapılması mümkündür. Örneğin birinci zümrede mirasçı varken ikinci zümredeki bir mirasçıyla feragat sözleşmesi yapılabilir. Feragat sözleşmesi saklı paylı olsun olmasın yasal mirasçılarla veya atanmış mirasçılarla da yapılabilir. Ancak mirasbırakan, saklı paylı olmayan yasal mirasçıları ve vasiyetname ile atanmış mirasçıları, ölüme bağlı tasarrufu ile her zaman mirasçı olmaktan uzaklaştırabilme imkanına sahip olduğundan bu mirasçılarla feragat sözleşmesi yapmasına gerek yoktur. Asıl önem taşıyan, saklı paylı mirasçılarla yapılan feragat sözleşmesidir. feragat sözleşmesinin işlev veya amaçlarından biri de, tasarruf özgürlüğünü arttırmaktır.

KONUSU

Feragat sözleşmesinin konusu, miras hakkı değil miras hakkına ilişkin beklentidir. Çünkü feragat sözleşmesinin yapıldığı anda muhtemel mirasçı, mirasçılık sıfatına ve miras hakkına sahip değildir. Onun sadece, miras hakkına ilişkin beklenen bir hakkı vardır. Miras hakkı ve mirasçılık sıfatı ancak mirasbırakanın ölümü ile doğmaktadır. Dolayısıyla feragat sözleşmesinin yapılmasıyla mirastan feragat eden mirasçı, miras hakkını değil, mirasçılığın kazanılmasına ilişkin beklentisini kaybetmektedir. Bu sebeple Medeni Kanunumuzun 528. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.” şeklindeki ifade tam olarak yerinde değildir. Miras hukukundaki beklenti kavramı, teknik anlamdaki beklentiden farklıdır. Beklenti, şarta veya kanuni bir şarta bağlı işlem aracılığıyla lehine tasarrufta bulunulan kişinin hukuken korunan durumudur. Oysa mirasbırakanın ölümünden önceki dönemde söz konusu olan muhtemel miras hakkı, muhtemel mirasçılara bu şekilde bir hukuki koruma bahşetmez. Bu dönemde mirasçılar için sınırlı ve dolaylı diyebileceğimiz bir koruma söz konusudur. Örneğin saklı paylar kanun hükümleri ile korunmuştur, mirasbırakan bu paylar üzerinde tasarrufta bulunamaz. İradi mirasçılar bakımından, mirasbırakan yaptığı miras sözleşmesinden de tek taraflı olarak dönemez. Ayrıca mirasbırakanın miras sözleşmesi ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına ve sağlararası bağışlamalarına itiraz edilebilir. Ancak mirasçılara sağlanan bu korumaların hiçbiri mirasbırakanın terekesi üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunmasını ilke olarak engellemez. Saklı pay sahibi muhtemel mirasçılar ve atanmış mirasçılar, mirasbırakanın ölümü anında terekede ne kalmışsa o miktar üzerinden paylarını alacaklardır. Bu sebeple muhtemel mirasçıların, miras hakkına ilişkin beklenti konusunda doğrudan bir ilke olarak bir güvenceleri yoktur.

TÜRLERİ

En önemli ayırım bir karşılık (ivazlı) alınarak veya alınmadan (ivazsız) yapılan feragat sözleşmesi; diğer taraftan tam veya kısmi feragat ayrımı; bundan başka alt soya etki eden veya etmeyen feragat sözleşmesi; tek tarafın veya her iki tarafın miras haklarından feragatı veya belirtilen bu türlerin karışımı niteliğinde olabilecek feragat çeşitlerini olarak belirtmek mümkündür.

MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN AMACI

Feragat sözleşmesinin maddi veya manevi bir çok amaca hizmet etmesi mümkündür. Mirasbırakan açısından bakıldığında bu amaçlardan biri, belki en önemlisi de saklı paylı mirasçılık sistemini esneterek mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünü arttırmak, böylece saklı paylı mirasçılık ile getirilen sistemin sakıncalarını mirasbırakan için belirli oranda gidermektir. Mirasçılara kalan tereke, mirasbırakanın hayatı boyunca çalışmasının sonucu olarak onun tarafından kazanılmış olmasına rağmen saklı paylı mirasçılık sistemini kabul eden hukuk düzenlerinde mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufları ve tenkise tabi sağlararası teberruları ancak tasarruf özgürlüğü sınırları çerçevesinde yapabilmektedir. Bu noktada, mirasçıların, mirasbırakanın malvarlığına müdahale hakkının kısıtlanması ve mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünün arttırılması için saklı paylı mirasçılık sisteminin iradi olarak tamamlayıcısı olmak üzere bazı hukuki kurumlara gerek duyulmuştur. Bu kurumlar mirasçılıktan çıkarma ve mirastan feragat sözleşmesidir. Ancak, mirasçılıktan çıkarma tasarrufunun yapılabilmesi, mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarrufu ile yasada belirlenmiş olan şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Feragat sözleşmesi ise, yalnızca mirasbırakan ile mirasçının anlaşması sonucu, başkaca hiçbir şartın gerçekleşmesine gerek olmaksızın saklı paylı mirasçının miras dışında kalması sonucunu doğurur. Feragat sözleşmesi, mirasbırakana tanıdığı bu imkan sebebiyle, saklı paylı mirasçılık sisteminde önem taşımaktadır. Mirasbırakan tarafından bakıldığında önemli sayılacak bu amaç dışında, Feragat sözleşmesinin manevi amaçlara da hizmet etmesi mümkündür. Ülkemizde özellikle karşılaşılan, ikinci evliliklerini yapan kişilerin, önceki evliliklerindeki çocuklarının haklarını düzenleyerek, eşleri ile yapacakları evlilik ilişkisinde maddi meselelerin arka plana atılabilmesini temin edilebilme imkanına kavuşmak gibi.

MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Mirastan Feragatin Sözleşme Niteliğinde Olması Mirasçının mirastan feragat etmesi, ancak mirasbırakan ile yapacağı feragat sözleşmesi ile mümkün olur. Mirasçının mirasın reddinde olduğu gibi tek taraflı bir hukuki işlemle, mirasta beklemece hakkından feragat etmesi mümkün değildir. Medeni Kanunun 528. maddesinin birinci fıkrasında da feragatin mirasbırakan ile mirasçı arasında yapılacak bir işlemle gerçekleştirilebileceği düzenlenmiştir. Feragat sözleşmesinde, feragat eden mirasçının iradesinin yanı sıra mirasbırakanın iradesinin de bulunması gerekir. Zira feragat sözleşmesi, mirasçının muhtemel miras hakkı üzerinde etkili olduğu kadar mirasbırakanın terekesi üzerinde de etkili olmaktadır.

Mirastan feragatin sözleşme niteliğinde olmasının diğer bir sonucu olarak mirasbırakan feragat sözleşmesinden yasada belirtilen bazı istisnalar hariç olmak üzere, borçlar hukuku sözleşmeleri gibi tek taraflı olarak sözleşmenin bağlayıcılığından kurtulunamamasıdır.

Mirastan Feragatin Ölüme Bağlı Tasarruf Niteliğinde Olması Feragat sözleşmesi, mirasbırakan için bir ölüme bağlı tasarruf niteliğindeyken, karşı taraf için sağlararası bir hukuki işlemdir. Zira bu sözleşmede ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf kural olarak mirasbırakandır. Beklenen hakkı üzerinde tasarrufta bulunan kişi, feragat eden mirasçı olmakla birlikte yapılan sözleşme mirasçının ölümü anında değil, kural olarak mirasbırakanın ölümü anında hüküm ifade etmektedir. Buna rağmen, feragat sözleşmesinin mirasbırakan için ölüme bağlı tasarruf niteliğinde kabul edilmesinin sebebi, mirasbırakanın, bu işlemle yasal mirasçılığı değiştirebilmesi, beklenen bir miras hakkına ilişkin beklenti durumuna son verebilmesi ve Medeni Kanun sistematiği içinde miras sözleşmesinin bir türü olarak düzenlenmesi olduğu ifade edilmektedir.

Ölüme bağlı tasarruf, bir kişinin terekesinin geleceğine ve isteklerine ilişkin olarak yaptığı ve hüküm ve sonuçlarını kendisinin ölümü anında meydana getiren hukuki işlemdir. Ölüme bağlı tasarrufun en önemli özelliği, ölüm olayının yapılan işlemin karakteristik unsuru olmasıdır. Ölüm bazı sağlararası işlemlerde de koşul olarak kararlaştırılabilir. Ancak bu gibi sağlararası işlemlerde ölüm olayı, hukuki işlemin meydana gelmesi için kurucu bir unsur olmayıp, genellikle taraflar arasında edimin ifa zamanının belirlenmesi için bir şart olarak kararlaştırılmaktadır. Oysa ölüme bağlı tasarrufta, ölüm, bu işlemin etkinlik unsurudur.

Ölüme bağlı tasarrufların bir diğer özelliği, mirasbırakanın malvarlığı üzerinde (bir karşılık alınarak yapılan feragat hariç) doğrudan bir etkisi olmamasıdır. Bu tasarruflar, ancak mirasbırakanın ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurduğundan, onun terekesini etkiler. Ayrıca ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve sonuçlarını meydana getirmesi, bu tasarrufla lehine kazandırmada bulunulan kişinin mirasbırakanın ölümü anında sağ olması koşuluna bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar, mirasçının mirasbırakandan önce ölmesi durumunda kendiliğinden hükümsüz olmaktayken, feragat sözleşmesinde, feragat eden kişi mirasbırakandan önce ölmüş olsa bile feragat sözleşmesi geçerliliğini korur.

Diğer taraftan, feragat sözleşmesi de diğer ölüme bağlı tasarruflardan farklı biçimde olmakla beraber, tereke üzerinde etkide bulunmaktadır. Bir tasarrufun ölüme bağlı tasarruf niteliğinde olması için tereke üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak etkide bulunması yeterlidir. Feragat sözleşmesinde de, ölüme bağlı tasarruflarda alışıldığı şekilde karşı taraf lehine kazandırma şeklinde olmamakla birlikte bir ölüme bağlı tasarruf söz konusudur. Mirasbırakan, feragat eden mirasçının vazgeçme beyanını kabul ederek olumsuz bir ölüme bağlı tasarrufta bulunmaktadır. Böylece feragat eden mirasçı tereke dışında bırakılarak tereke üzerinde olumlu etkiler meydana getirilmektedir. Feragat sözleşmesi, Medeni Kanun sistematiği içinde miras sözleşmesinin bir türü olarak düzenlenmiştir.

Miras Hukukunu İlgilendiren Çekişmesiz Yargı işleri

Miras Hukukundan doğan çekişmesiz yargı işleri Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. Maddesinde gösterilmiştir.

  • Sulh hakimi tarafından resmi vasiyetname düzenlenmesi; el yazısı ile vasiyetnamenin sulh hakimi tarafından saklanması; sözlü vasiyetname tutanağının sulh veya asliye mahkemesine tevdiî.

  • Vasiyeti yerine getirme görevlisine görevinin bildirilmesi

  • Vasiyeti yerine getirme görevlisinin tereke malları üzerinde tasarruf etmesine izin verilmesi.

  • Gaibin mirasçılarına, gaibe düşen miras payının teslim edilmesi.

  • Tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine ulaşmasını sağlamak için önlem alınması.

  • Mirasçılık belgesi verilmesi.

  • Terekenin yazımı işleminin sona erdiğinin mirasçılara bildirilmesi, mirasın reddi beyanının tespiti ve tescili; mirasın reddinin, mirası reddeden kişiden sonra gelen mirasçılara bildirilmesi; mirasın reddi süresinin uzatılması

  • Terekenin resmi defterinin tutulması.

  • Sulh hakiminin özellikleri olan eşyanın mirasçılardan birine tahsis edilmesi veya satılmasına karar vermesi.

  • Mal ortaklığında eşlerden birinin mirası reddine izin verilmesi

  • Reddolunmuş mirasın tasfiyesinin, mirasçılardan birinin mirası kabul talebi üzerine mahkeme tarafından durdurulması.